Nazik bir beyefendi olan Don Pedro ve alçak kardeşi Don John, yakın dostları Claudio ve Benedick, Sicilya'da bulunan bir kasabaya gelince, bir dizi entrika ve şüphe dolu olay baş gösterir. Sevdiği kadın Hero'nun sadakatini test etmek isteyen Claudio, Don Pedro'dan maskeli baloda nişanlısını baştan çıkarmaya çalışmasını ister...Shakespeare’in eserinden uyarlanan Much Ado About Nothing - Yok Yere Yaygara, yakında evlenecek olan Claudio ve Hero'nun etrafında dönen bir dizi komik yanlış anlaşılmayı konu ediniyor.

40 yaşını geride bırakmış olan mimar Pierre, karısı Catherine'den ayrılmış, genç, güzel ve kendisini seven, ama ondan çok şey bekleyen Helene'le birlikte yaşamaktadır. Pierre, 18 yaşındaki oğlu Bernard'la iyice birbirlerinden koptuklarına inandığı için, Re adasındaki aile evinde 15 gün tatil yapmayı kabul eder. Karısıyla aralarında hala sürtüşme vardır ve metresiyle gurur duysa da onun gençliğine bazen ayak uyduramamaktadır. Son zamanlarda iyice yorulan Pierre, biraz dinlenme ve hayatını yeniden gözden geçirme fırsatı kollamaktadır. Bu fırsat, Rennes'e yaptığı bir iş seyahati sırasında geçirdiği araba kazası sonucu ortaya çıkacaktır...Claude Sautet'in yönettiği Les Choses De La Vie (The Things of Life) - Hayat Bağları, Cannes'da Altın Palmiye adayıydı.

David, müziğe karşı oldukça yetenekli bir çocuktur ve müthiş derecede piyano çalma yeteneğine sahiptir. Ancak babası, onun en küçük hatasını affetmeyecek kadar katı yüreklidir. Bu baskılara dayanamayan David, evden uzaklaşır. Ancak yıllar sonra kendisini yine babasını ararken bulacaktır.Avustralyalı piyanist David Helfgott'un gerçek hayatını anlatan Shine, David'in çocukluk döneminden başlayarak gördüğü baba baskısına çaresiz kalışını konu ediniyor. Oscar ödülü de kazanan filmin toplam 46 ödülü bulunuyor.

1940'ların sonunda bir askerî tesiste geçen hikaye, eşcinselliğini gizleyen bir binbaşı ile onu küçük düşürmekten keyif alan karısı arasındaki ?arızalı' ilişkiye odaklanıyor.1940'lı yılların sonunda bir askeri tesiste geçen hikaye, eşcinselliğini gizleyen bir binbaşı ile onu küçük düşürmekten keyif alan karısı arasındaki 'arızalı' ilişkiye odaklanıyor.

19.yy ortalarında Ada isimli dilsiz bir kadın, Flora adındaki kızı ile birlikte ülkesinde ayrılır. Ülkesinden ayrılırken yanına, gönülden bağlı olduğu piyanosunu da alan Ada için, Yeni Zelanda'nın ormanları içerisinde yeni kocası Steward ile başlayacağı yeni hayat, hiç de hayal ettiği gibi olmayacaktır. İlk olarak kocası, çok sevdiği piyanosunu Ada'nın haberi olmadan satacaktır. Piyanoyu alan komşusu, piyanoyu Ada'ya ancak ona piyano dersi vermesi şartıyla geri vereceğini söyler. Bu şekilde başlayan ilişkileri, daha sonra farklı bir boyuta evrilmeye başlayacaktır...3 dalda Oscar ödülü kazanan The Piano - Piyano, aynı zamanda Cannes'da Altın Palmiye'ye uzanmıştı. Filmin toplam 63 ödülü bulunuyor.

Göran, bütün bir yazı amcasının çiftliğinde geçirecektir. Kerstin ise o köyde yaşayan çiftçi kızlarından biridir. Birbirlerine ilk görüşte aşık olurlar ama hepsi bununla sınırlı kalmayacaktır...Per Olof Ekström’ün 1949’da kaleme aldığı Sommardansen (Summer Dance) romanından uyarlanan Hon Dansade En Sommar (One Summer of Happiness), Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışsa da En İyi Müzik Ödülü’yle yetinmişti. Şimdilerde pek hatırlanmasa da döneminde estirdiği fırtına sadece bu ödüllerle sınırlı değildi. Yönetmen Arne Mattsson bu filmle büyük tartışmalara yol açmıştı. Film, Bergman imzalı 1953 yapımı Summer with Monica ile birlikte o dönem İsveçliler için “özgür aşıklar” imajını yaratmak amacıyla çekilmişti. Dolayısıyla filmden ziyade çıplak bir sahne konuşuldu. Günümüz sinemasının alenen kullanmaktan çekinmediği ve bugünün sinema seyircisi için bu kadar büyütülmesi gülünç olabilecek kadar kısa bir sahne, döneminin ahlak algısı sebebiyle oldukça abartılmıştı. Tartışmaların bir sebebi daha vardı; esas kötü adam karakteri bir rahip üzerinden tasvir ediliyordu. Böyle bir filmin 50'li yıllarda ortaya çıktığı düşünülürse tabuları yıkmak için oldukça cesur bir adım atılmış, ancak ne yazık ki film birçok ülkede sansürlenmekten hatta yasaklanmaktan kurtulamamıştı. Aynı zamanda film, Uluslararası Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı kazanan ilk İsveç filmi olma özelliğine sahip.

1913, Barselona... Alma, dönemin en modern kadınlarından biridir. Kocası Dr. Leon ise bir psikiyatristtir ve 1913 yazında dönemin en ünlü isimlerinden Dr. Sigmund Freud'u ziyaret eder. Ancak Alma, ziyaret sonrası eve geri gelen kocası Dr. Leon'u ağlamaklı ve kimseyle konuşmak istemeyen bir halde bulur. Bu durumu araştırmaya başlayan Alma, seksüel bir incelemenin derinliklerine 4 farklı kadının dünyasından bakarak inmeye başlayacaktır. Cinsel tabuları araştıran bir kadının hikayesini anlatan Inconscientes (Unconscious) - Şuursuz, Freud etkisinin yanı sıra Sherlock Holmes tarzında ilerliyor. Film, toplam 5 ödüle sahip.

Yıllardır görmediği ağabeyinin düğünü için eve dönen Jaks, bu evliliğe silah zoruyla razı olan güzel gelinin ısrarlarına dayanamaz ve onu kaçırır. Ancak çocukluğundan beri geçinemediği ağabeyi mafya ile çalışmaktadır ve öç almak için silahlanarak peşlerine düşer. Kaçak çiftin Las Vegas'ta balayı hayalleri çok geçmeden suya düşecektir.Steven Baigelman'ın yönettiği Feeling Minnesota - Yasak Aşk filminin başrollerinde Keanu Reeves ve Cameron Diaz yer alıyor.

Jack ve Frank Baker kardeşler, her gece bir mekanda piyano çalarak geçimlerini sağlamaktadır. Frank faturaları ödeme ve ailesine rahat bir hayat sunma derdindeyken, kardeşi Jack'in ise hayattan hiçbir beklentisi kalmamıştır. Giderek sıkıcı bir hal almaya başlayan işlerinde değişikliğe giden ikili, gruba bir şarkıcı alırlar. Sesiyle onları büyüleyen Susie sayesinde her şey yoluna girmiş gözükmektedir. Ancak Jack ve Susie arasındaki ilişkinin gidişatı ve iki kardeş arasındaki eski hesaplar, bir süre sonra hayatlarının çıkmaza girmesine sebep olacaktır.4 dalda Oscar adaylığı bulunan The Fabulous Baker Boys - İki Erkek Bir Kadın, toplam 14 ödül kazandı.

Bir şair olan Charlie'nin kadınlarla şansı bugüne kadar pek yaver gitmemiştir. Bir gün rüyalarını süsleyen Harriet'le tanışır ve kısa zamanda evlenir. Ancak Charlie bir süre sonra, Harriet'in kocalarını öldüren bir seri katil olduğundan şüphelenmeye başlayacaktır.

Süper casus Flint, dünyaya hükmetmek için bir komplo planı gerçekleştirmeye çalışan kadın grubunu durdurmaya çalışacaktır...

Genç bir öğrenci, çekici bir kadın vampir ile cinsel ilişkiye girdikten sonra kendisini vampir olarak dönüşmeye başlarken bulacaktır...

Kont Valmont, Madam Mertuil tarafından saf ve bakire Cecile'i baştan çıkarmak için tutulur. Valmont işe başlar ancak bir süre sonra olaylar arapsaçına dönecektir.Choderlos de Laclos'nun "Les Liaisons Dangereuses" (Tehlikeli İlişkiler) romanından beyaz perdeye uyarlanan Valmont, bir dalda Oscar adaylığının yanı sıra toplam 3 ödül kazandı.

1884’ten 1894’e kabaca bir kronolojiyi takiben Norveçli sanatçı Edvard Munch’un ekspresyonizme önayak oluşunu; Kuzey Avrupa'nın en çok çamur atılan ve en tartışmalı sanatçısı oluşunu anlatan film, ayrıca Edvard 5 yaşındayken annesinin veremden ölümünü ve 13 yaşına geldiğinde de (kendisinden 1 yaş büyük olan) kız kardeşinin akciğer yetmezliğinden ölümünü geri dönüş sahneleriyle anlatıyor. Film, Munch’un Bayan Heiberg ile yaşadığı kısa ilişkiden, Christiania’da anarşist Hans Jeager’ın topluluğuna iştirakinden ve daha sonra da Berlin’de Strindberg’e katılmasından kalıcı etkileri keşfetmemizi sağlıyor. Bunların yanında Munch’un melankolisi; tuval, karton, kağıt, taş ve ahşap üzerinde çalışma arzusu onun en derin hisleridir. 1974 yılında, Peter Watkins tarafından Norveç Televizyonu için çekilen bu uzun ama büyüleyici biyografi, ‘Çığlık’ı çizen adamın profilini çıkarırken drama teknikleriyle belgesel tekniklerini harmanlıyor. Munch’un konuşmadığı sahnelerde, İngilizce bir belgesel seslendirmesiyle akademik tonda Avrupa sanat dünyasındaki eğilimler, dünyadaki önemli olaylar bir bağlam içinde inceleniyor. Aynı zamanda dramatik sahneler profesyonel olmayan oyuncular tarafından Norveççe altyazılı olarak ve sık sık tıpkı tablolardaki figürler gibi izleyiciye sabit bir bakış atılarak oynanmıştır. Watkins, değişken ve serbest çağrışımlarla Munch’un genç bir ressam olarak yaptığı ailesine dair tüyler ürpertici çalışmalarını, evli bir kadınla yaşadığı kısa ilişkiyi ve annesiyle kız kardeşini tüberkülozdan kaybedişini, onun yaşadığı zamanla geçmişi arasında zikzaklar yaparak sunuyor. Film ayrıca, Munch’un çalışma sürecini, iki boyutlu çalışan sanatçılar hakkındaki filmlerin çoğunda eksik olan ince bir dokunuşla takdire şayan bir biçimde belgelendirerek sunuyor.

İngiliz ordusunun başında bulunan komutan Othello, Kıbrıs'ta büyük bir zafer kazanıp ülkesine geri döner ve şehrin ileri gelenlerinden birinin kızı olan Desdemona'ya aşık olur. Genç kız da Othello'yu sevmektedir. Babasının karşı çıkmasına ve çıkan dedikodulara rağmen ikili nihayetinde evlenir. Kıbrıs'a karısı Desdemano ile birlikte dönen Othello'yu, komutanlığa göz koymuş olan Iago yalanları ile zehirlemektedir. Başta bu yalanlardan etkilenmeyen Othello, bir süre sonra karısının sadakatinden şüphelenmeye ve yoğun bir kıskançlık duymaya başlar. Bu kıskançlık, hem Othello'nun hem de çok sevdiği Desdemona'nın trajik sonunu hazırlayacaktır...William Shakespeare'in en ünlü trajedilerinden biri olan Othello'nun beyaz perde uyarlaması olan film, tüm Shakespeare eserlerinde olduğu gibi kıskançlık, öfke, insan ruhunun gizemleri ve ona eşlik eden bir pişmanlığı içinde barındırıyor.